Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bazı Batıl İnançlar: 50.000 Yıl Önce, Batı Asya

Resim
Napolyon kara kedilerden korkardı; Sokrates ise nazardan. Jül Sezar rüyalardan çekinirdi. 8. Henri bir büyünün kendisini tuzağa düşürüp Anne Boleyn ile evlenmesine sebep olduğunu iddia ediyordu. Büyük Petro köprülerden geçerken hastalık derecesinde bir korkuya kapılıyordu. Samuel Johnson binalara sağ ayakla girip çıkıyordu. Kötü şans hurafeleri hâlâ birçok insanı merdiven altından geçmekten, içeride şemsiye açmaktan ya da on üçüncü Cuma uçağa binmekten alıkoyuyor. Öte yandan aynı insanlar iyi şans umut ederek parmaklarını çapraz yapıyor veyahut tahtaya vuruyor. Batıl inançların, akıldışı tabiatları sebebiyle eğitim ve bilimin yaygınlaştığı bir dünyada ortadan kalkmaları gerekirdi. Ama objektif delillere değer verilen günümüzde bile çok az insan bir ya da iki batıl inancı olduğunu inkâr edebilir. Amerika’nın bir ucundan diğer ucuna insanların “şanslı” sayılarından ziyade aşağı yukarı hiçbir şeye dayanmayan on binlerce piyango bileti işaretleniyor ya da alınıyor. Belki de bunun böyle olm...

Dondurma Külahı Efsanesi

Resim
1904, St. Louis, Missouri Dondurma yüzyıllarca fincan tabaklarında servis edildi ya da waffle’ların üstlerine dolduruldu. Ancak yenebilir bir hamur külahının mevcudiyetine dair 1904’teki St. Louis Dünya Fuarı’na kadar bir delile rastlanmamıştır. Louisiana’nın Satın Alımı’nın yüzüncü yılını anma dolayısıyla organize edilen fuar on beş milyon dolara mal oldu (Louisiana’yı almak için ödenen parayla aynı).  Fuarda John Philip Sousa Askeri Bandosu ve elektrikle ilk kez yemek pişirme gösterisi gibi bir sürü ilgi çekici özel etkinlik mevcuttu. Ayrıca fuar on üç milyon ziyaterçisine bir sürü yemek ikramında da bulundu. Aynı alanda waffle uzmanı Suriyeli fırıncı Ernest Hamwi ile Fransız asıllı Amerikalı dondurmacı Arnold Fornachou yan yana yer almaktaydı. İşte efsane şimdi devreye girmektedir. Hikâyenin bir versiyonuna göre saat tamircisi olmak üzere eğitim gören genç Fornachou, kâğıt dondurma tabakları tükendiğinden Hamwi’nin waffle’lerinden birini koni haline getirdi ve bir sansasyon yara...

Dondurmanın Kısaca Tarihi

Resim
MÖ 2000, Çin Dondurma, ilk zamanlar topaksız donmuş kremadan öte macun kıvamında buzlu sütten ibaret olsa da, dört bin yıl önce Çin’de ortaya çıkar çıkmaz bir tatlı fenomeni haline geldi. Antik tarihin o döneminde çiftlik hayvanlarını sağma Çin’de henüz yeni başlamıştı ve süt çok değerli bir ticari maldı. Asilzadelerin favorisi çok pişmiş pirinç, baharat ve sütten meydana gelen ve karın içerisine donması için bırakılan bir yiyecekti. Bu buzlu sütün, muazzam zenginliğin bir sembolü olduğu düşünülürdü. Çinliler donmuş yiyecekler hazırlamada daha da ustalaştıkça –dağların tepelerinden getirdikleri karları muhafaza ediyorlardı- meyveli dondurmalar da geliştirmeye başladılar. Çoğunlukla meyvenin püresini de barındıran meyve suyu ya karla karıştırılıyor, ya da buzlu süte ilâve ediliyordu. On üçüncü yüzyıl itibariyle Pekin sokaklarında el arabalarından satılan çeşit çeşit buzlu tatlı mevcuttu. Çin’den sonra buzlu süt ve meyveli dondurma on dördüncü yüzyılda ya Marco Polo, ya da Tuskanalı past...

SU NE RENKTİR?

SU NE RENKTİR?  Alışıldık cevap suyun rengi olmadığıdır; su 'şeffaf' ya da 'saydam'dır ve denizin mavi görünmesinin tek sebebi gökyüzünün denizin üzerine yansımasıdır.  Yanlış. Su aslında mavidir.  Son derece soluk bir tonudur ama mavidir. Bunu doğada, kardaki derin bir deliğe ya da donmuş bir şelalenin kalın buzlarının içine baktığınızda görebilirsiniz.  Çok büyük ve çok derin beyaz bir havuzu suyla doldurup içine baktığınızda, su mavi görünecektir. Bu soluk mavi ton, suyun içine değil ama suya baktığımızda, bazen neden şaşırtıcı bir biçimde mavi renk aldığını açıklamaz.  Gökyüzünden yansıyan renk, kesinlikle önemli bir rol oynar. Bulutlu bir günde deniz tam olarak mavi görünmez. Ama gördüğümüz ışığın tamamı suyun yüzeyinden yansımaz; bu ışığın bir kısmı yüzeyin altından gelir. Su ne kadar bulanıksa, o kadar çok renk yansıtır.  Denizler ve göller gibi büyük su kütleleri likle son derece yoğun bir biçimde mikroskobik bitki ve su yosunu içerir. Irmaklar ve g...

GÖKYÜZÜ NEDEN MAVİDİR?

GÖKYÜZÜ NEDEN MAVİDİR?  Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir. Güneş ışınları atmosfere girdiğinde, atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur.  En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar.  Fakat kırmız ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır. Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür.  Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.

NEDEN BÖCEK YEMİYORUZ?

NEDEN BÖCEK YEMİYORUZ?  Böcek yeme fikrinin insanda oluşturduğu tek duygu iğrenme duygusudur. İnsanların gıda tüketim alışkanlıklarını, kalori değerleri ve beslenme dengesi değil; dinler, gelenekler, kısacası kültürler belirler.  Günümüz insanları sadece birkaç omurgalı, yumuşakça ve kabukluları yemesine karşın, atalarımız böcek yiyici idi. Böcekler bol miktarda protein ve yağsız sığır etinden daha az yağ içerirler, içlerinde bol miktarda kalsiyum, demir, çeşitli mineraller ve vitamin vardır.  Protein içeriği bakımından, çekirge yüzde 50-75, örümcek yüzde 64, karınca yüzde 24, tavuk yüzde 23, balık yüzde 21, sığır eti yüzde 20 ve kuzu eti yüzde 17 zengindir.  Avrupalılar böcek yemez ama Afrika'da değişik çekirge türleri ve iri kelebek tırtılları yenir. land'da bir tür iri su böceği, Yeni Gine'de ağustos böceği, Japonya'da kızartılmış yaban ansı, yalnız veya diğer besin maddeleri ile veya soslarla karıştırılıp yenmektedir.  Halen dünyamızda, insan gıdası olarak 5...

NANE NASIL SERİNLETİR?

NANE NASIL SERİNLETİR?  Nanenin keskin kokusu ve hoş bir serinlik duyumu veren acılığı, içindeki mentolden ileri gelir. Mentolün serinlik hissi vermesi de anestetik, yani uyuşturma özelliğinden dolayıdır.  Anestezi, sinir uçlarındaki alıcıları bloke ederek, genel şuur ve his duygularını etkilemeden o bölgedeki alıcıları devreden çıkarmaktır. Bilindiği gibi ağzın içinde, dilimizde dört ana tat duyusuna (tatlı, tuzlu, acı ve ekşi) hassas alıcılar vardır.  Bunlardan her bir alıcı ayrı bir duyuya hassastır ama aynı zamanda ısıya da hassastırlar. İlginçtir nane veya içindeki mentol soğuk alıcılarını değil, sıcak alıcılarını etkileyerek ağza serinlik hissi verir. Aslında bütün sinir uçları, en alt seviyede, sürekli olarak hafif bir sinyal üretirler ama beyin bu sinyalleri dikkate almaz.  Mentolün uyuşturucu etkisi, ağızdaki soğuk alıcılarına dokunmazken sıcak alıcılarını etkiler, uyuşturur, körleştirir. Ortada soğuk alıcılarının zaten vermekte oldukları hafif sinyal kalır....

SARIMSAK NEDEN KOKAR?

SARIMSAK NEDEN KOKAR?  Sarımsağın kokusu, bünyesindeki kükürtten kaynaklanıyor. Aslında bir diş sarımsak, kokusuz bir kükürt bileşiği içeriyor. Bu bileşik, sarımsak kesildiğinde, ezildiğinde ya da çiğnendiğinde, hava ile temas edip 'diallyl sulphide' denilen başka bir kükürt bileşiğine dönüşüyor.  Sarımsağa ünlü kokusunu veren 'diallyl sulphide' geçici bir bileşik olup, pişirme karşısında bozulur; bu da sarımsağın antibiyotik etkisini kaybetmesine yol açar.  Sindirim yoluyla kana karıştığından, nefes ve ter yoluyla dışarı atılırken çevreye yayılan bu kuvvetli ve keskin kokuyu yok etmenin bir yolu, soyar soymaz, hava ile temas etmesine fazla zaman bırakmadan yemektir.  Yedikten sonra bir tutam maydanoz veya kahve tanesi çiğnemek de kokuyu önler.

BULUTLAR NASIL OLUŞUYOR?

Resim
  BULUTLAR NASIL OLUŞUYOR?  Tepenizde gördüğünüz orta büyüklükte, yaklaşık 1 kilometre çapındaki bir bulutun hacmi 4 milyar metreküptür ve içinde 1-5 milyon kilogram su vardır. Peki, nasıl oluyor da bu kadar su başımıza kovadan dökülür gibi dökülmüyor, bu kadar tonlarca ağırlık havada durabiliyor?  Gerçekten bulutlar gökyüzünün inanılmaz ve harika süsleridir. Hiçbir bulut diğeri ile şekil ve hacim olarak aynı değildir. Çünkü oluşumlarına etki eden hava akımları, sıcaklık, basınç, havadaki toz miktarı v.b. gibi o kadar çok etken vardır ki, çok değişken olan atmosferde iki yerde bütün bu şartları eşit olarak sağlamak mümkün değildir.  Isınan yeryüzünden buharlaşan su, havadan hafif minik su buharları şeklinde doğruca gökyüzüne yükselir. Belirli bir yükseklikte basınç azaldığı, hava da soğuduğu için minik su damlacıkları haline geçerler ve bulutları oluştururlar.  Başlangıçta bu damlalar o kadar küçüktür ki, çapları birkaç mikrometredir (İnsan saçı 100 mikrometredi...

ARILAR NEDEN VIZILDAR?

Resim
  ARILAR NEDEN VIZILDAR?  İletişim kurmak için. Arılar hareketleri ve ‘dansları’ gibi, vızıltılarını da bilgiyi iletmek için kullanırlar. Arılarla ilgili on farklı ses tanımlanmış ve bazıları belirli faaliyetlerle ilişkilendirilmiştir. Bu kullanımlardan en belirgini, kovanı soğutmak için yapılan ‘yelpazelemedir’.  Saniyede 250 vuruşla uzun ve durağandır, kovanın kendisi bu sesi daha da güçlendirir. Arılar ayrıca tehlikeyi haber vermek için daha yüksek sesle vızıldarlar (bir kovana yaklaşırsanız, ses tonundaki değişimi fark edersiniz.); ‘tehlike geçti’ işaretini verip, kovanı yatıştırana kadar saniyede 500 vuruşluk bir dizi gerçekleştirirler.  Son zamanlara kadar başlıca teori, yanlarında bulunan 14 (‘solunum deliği’ denen) nefes alma deliğini (aynen bir trompetçinin enstrümanının sesini dudaklarıyla kontrol etmesi gibi) ses çıkarmak için kullandıklarıydı.  California Üniversitesi’ndeki böcekbilimciler bu delikleri dikkatlice kapatarak, bu teorinin yanlış olduğun...

HİNDİSTAN’DA NEDEN İNEKLER KUTSALDIR?

Resim
  HİNDİSTAN’DA NEDEN İNEKLER KUTSALDIR?  Hindistan dünyada en çok büyükbaş hayvana sahip ülkedir ama bu kaynaktan yararlanılamamaktadır. Hinduculuğun başlangıcından beri inek Hindistan’da en kutsal hayvan olarak görülür. İstemeyerek de olsa ineğin öldürülmesi büyük bir günah sayılır.  Hindistan’da sokaklarda sıcaktan bunalmış, iyice hantallaşmış, bir deri bir kemik kalmış ineklere rastlanılması gayet doğaldır. İnekler cadde ve sokaklarda diledikleri gibi dolaşır, yaya kaldırımları üzerinde güneşlenir, tapınaklara girer, pazar yerlerini pislerler; kimse onlara ilişemez, hatta saygıyla selamlarlar.  Toplumun bir kesimi açlık sınırındayken, ineklere gösterilen bu ayrıcalık dışarıdan gelenlere anlamsız gelebilir ama bunun ardında sadece dinsel inançlar değil, hayati gıda maddelerini koruma içgüdüsü de vardır. İneğin önemi, beş ürünü, yani süt, peynir, tereyağı, dışkı ve idrarını insanlığın yararına sunmasıydı.  Dışkı tezek gibi yakacak olarak, idrar ise tedavi amaçl...

Yeni Rakı Tarihi

Resim
  Yeni Rakı Tekel tarafından 1944'te piyasaya çıkarılan ve halen Mey Alkollü İçkiler San. ve Tic. A.Ş. tarafından üretilmekte olan rakı. Tekel döneminde rakı kategorisinin en çok tüketilen markası olan Yeni Rakı, Tekel'in İstanbul, İzmir, Tekirdağ, Nevşehir, Gaziantep ve Diyarbakır İçki Fabrikaları'nda %45 alkol derecesinde üretiliyor ve piyasaya 5, 35, 70 cl.'lik şişelerde sunuluyordu.  Yeni Rakı'nın piyasaya çıkarıldığı yıl, aynı zamanda rakının sadece Tekel tarafından üretilmeye başlamasının da kesin tarihidir. Dönemin mevzuatı, monopole geçiş sürecinde Tekel'in kontrolünde faaliyetine devam eden imalathanelerin, 12 Temmuz 1944 tarihinde kesin olarak üretimlerine son vermelerini öngörmüştü.  Aynı yıl Tekel tarafından hazırlanan ürün markasının Yeni Rakı olarak adlandırılması, büyük bir olasılıkla, bu tarihsel dönüm noktasını işaret ediyordu.   Yeni Rakı'nın imalat talimatnamesinde; "suma imaline uygun kuru ve yaş üzüm, eskimemiş anason, iyi vasıflı i...

Yesevi Törenleri

Resim
  Yesevi törenleri  Yesevi törenlerinde dinsel oyun vardır. Alevilikteki semah, Mevlevilikteki sema oyunlarının atası sayılan bu oyun da çok eskilere dayanır.  Yesevilik, Eski Türklerin inançlarını İslam örtüsü ile bezeyip bozkır insanına sunar. Bu inançlar Anadolu'da Bektaşilik biçiminde kurumlaşır.  Kopuzun yerini bağlama, şaman dualarının yerin deyişler alır; eski adı bengi olan dinsel oyunlar semaha dönüşür. Böylesine bir evrimle yola çıkan Bektaşilik şarabı dinsel inancın sembolik bir birimi olarak kabul eder.  Denetimli ve özdenetimli içkiye sevecen bakar. Sünni öğretinin katı kurallarını biçimsel bulur ve eleştirir.  Bu konuda en güzel deyişlerden birini Bektaşi babası Edip Harabi (1853-1915) söyler:  Ey zahit, şaraba eyle ihtiram,  Müslüman ol, terk et kîl ü kali  Ehline helaldir na ehle haram  Biz içeriz bize yoktur vebali  Sevaba girmekçün içeriz şarap  İçmezsek oluruz duçar-ı azap  Aklın ermez senin bu başka hes...

Gerçekten Bunları Okudunuzmu

Ampulü Thomas Edison İcat Etmedi Einstein gibi Thomas Edison’nun da hikayesi yanlış anlatıldı. Edison ampuller üzerine çalışmaya başladığında zaten ampuller üzerine yirmiden fazla bilim insanının patentli çalışmaları vardı. Bu da demek oluyor ki ampulü Edison icat etmedi. Aslında Küçük Olmayan Onbaşı Fransa Devrimi sırasında birçok başarılı savaşa liderlik eden Napolyon Bonapart’ın “Küçük Onbaşı” lakabı 1.68 boyunda biri için haksız bir lakaptır. Atom Bombalarından Kurtulan Adam Tsutomu Yamaguchi, hem Hiroşima’ya hem de Nagasaki’ye yapılan atom bombardımanından sağ kurtuldu. Yamaguchi, ilk bombalama yapıldığında Hiroşima’dan ayrılıyordu ve çok az yaralanmıştı. Nagazaki’ye geldi ve topallayarak hastaneye gitti. Diğer bomba Nagazaki’de patladığında, Hiroşima bombalamasının açıklamasını yapan bir toplantıdaydı ve saldırıdan sağ kurtuldu. Ayak Bağlamak Her toplumun kendine özgü güzellik algıları vardır. Örneğin Antik Çin’de ayak bağlamak makbuldü. Çinli kadınlar, sosyal statülerini gösterm...

781 Yıl Süren Savaş

Resim
  Tarihte en uzun süren savaş 781 yıl sürdü. İber Dini Savaşı, Katolik İspanyol İmparatorluğu ile bugünkü Fas ve Cezayir’de yaşayan Moorslar arasında 711’den 1492’ye kadar “Reconquista” olarak bilinen çatışmalara sebep oldu. Reconquista, Endülüs döneminde İber Yarımadasındaki Hristiyanların, yarımadadaki Müslümanların varlıklarını ortadan kaldırma amacı güden bir harekettir. Bu savaş 7 milyona yakın insanın ölümüyle sonuçlanmıştır.

EROİN BİR ZAMANLAR İLAÇTI

Resim
  Eroin bir zamanlar tamamen kabul edilebilir bir ilaçtı.  Bir asır önce eroin, tüberküloz ve zatürree gibi ciddi ve bazı yaygın hastalıkların neden olduğu öksürüklere karşı tedavi amaçlı kullanılıyordu, ancak kısa süre sonra doktorlar, eroin kullanımı sonrası yaşanan yan etkilerini keşfetti ve zamanla tıp dünyası tarafından yasaklı bir madde olarak kabul görüldü.

Helikobakter Pilori Bakterisi

Resim
  Dr. Barry J. Marshall, Helikobakter Pilori bakterisinin mide ülserine neden olduğunu iddia etmişti. Fakat tıp camiasında kimse ona inanmadı. Teorisini insanların üzerinde test etmek yasa dışı olduğu için bakterileri kendine enjekte etti, bir kaç gün içinde ülser gelişti ve antibiyotiklerle tedavi etti. Bu cesaretiyle ve kendine inancıyla Nobel ödülüne hak kazandı.

Ölülerin Dişleri Takma Diş Olarak Kullanılıyordu

Resim
  Takma dişler icat edilmeden önce ölülerin dişleri takma diş olarak kullanılıyordu. 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında, ölü askerlerin dişleri çekilir ve diş hekimlerine satılırdı. Bu dişler, kaynatılıp kökleri kesilerek, altınla karıştırıldı ve protez haline getirildi.

Piramitler Köleler Tarafından İnşa Edilmemiş

Resim
  Piramitler Köleler Tarafından İnşa Edilmemiş Giza’nın Büyük Piramitleri üzerinde çalışan insanların yeni keşfedilen mezarları, piramitlerin köleler tarafından değil işçiler tarafından inşa edildiğini kanıtlıyor.  Piramitlerin yapımında çalışan işçilerin mezarları hemen piramitlerin yakınında bulunuyor. Eğer zorla çalıştırılan köleler olsalardı, bu şekilde gömülmezler, piramitlerin yakınında mezarları olmazdı.  Bu mezarlar, piramitlerin Yukarı Mısır ve Nil Delta’sındaki büyük ailelerin yanından gelen işçiler tarafından inşa edildiğini ve bu ailelerin işçi ücretlerini ödediğini gösteriyor.  Piramitlerin inşa edildiği dönemde kölelerin varlığına ilişkin hiçbir kanıt yoktur.

Zehirlenmiş Alkol Tüketimi

Resim
  Hükümetlerin kendi halklarına bilerek acı çektirmek isteyeceğini kimse düşünmez fakat karanlık tarihimizde maalesef acılarla karşılaşıyoruz. En büyük örneklerinden biri Amerikan hükümeti 20.yüzyılda alkolü zehirledi.  1926’da ABD hükümeti, yasak olmasına rağmen insanlar alkol tüketmeye devam edince alkolü zehirlemeye karar verdi. İstatistikler, zehirlenmiş alkol tüketimi nedeniyle on binden fazla insanın öldüğünü gösteriyor.

Kadının Babasına Duyduğu Merhamet ve Sevgi

Resim
  Kadının Babasına Duyduğu Merhamet ve Sevgi Kadınlar tarih boyunca birçok fedakarlık göstermiştir fakat bu tablonun hikayesi bambaşka. Tabloda gördüğümüz adam, Fransa’da XIV.Louis döneminde bir somun ekmek çaldığı için “açlıktan ölme” cezasına çarptırıldı. Kadın onun tek kızıydı ve hücresine gelen tek ziyaretçiydi. Onu her gün ziyaret etmesi serbestti fakat hücre içine yiyecek götürmesine izin verilmedi. Mahkumiyetinden 4 ay sonra bile adam hala hayattaydı, neredeyse hiç kilo kaybı yoktu. Yetkililer mahkumun kızını hücrede gözetlemeye başladılar ve bebeğinin sütünü babasıyla paylaştığını görünce büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Kadının babasına olan şefkatini ve sevgisini anlayan hakimler, babasını serbest bıraktı. Ve bu tablo 30 milyon avroya satıldı.

Yeşilay Cemiyeti; Hilal-i Ahdar Cemiyeti

Resim
  Yeşilay (Yeşilay Cemiyeti; Hilal-i Ahdar Cemiyeti) İçki ve uyuşturucu ile mücadele amacıyla kurulan dernek. Yeşilay Cemiyeti'nin kuruluşu, 1. Dünya Savaşı'nın ve onu izleyen Milli Mücadele'nin sıkıntılı yıllarında, "düşmanların, topla tüfekle yenemeyeceğini anladığı Türk milletini, içki ve uyuşturucu maddelerde çökertmeyi hedeflediğini" düşünen bir grup Osmanlı-Türk aydınının fikriydi. Bu grupta aralarında Fahrettin Kerim Gökay ve Mazhar Osman Uzman'ın da bulunduğu çok sayıda hekim, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Hakkı Tarık Us, Ahmet Emin Yalman gibi fikir adamları, askerler, maliyeciler, hukukçular ve Bediüzzaman Said Nursi gibi din adamları vardı. Mart 1920 günü, cuma namazından sonra Matbuat Cemiyeti'nde bir araya gelen grubun gayri resmi olarak kurduğu Hilal-i Ahdar'ın [hilal ay, ahdar yeşil demekti] ilk başkanı Dr. Hacı Emin Paşa oldu. Cemiyetin sembolü ise iki ucu sağa bakan yeşil bir hilaldi. Yeşil renk içkiyi ve uyuşturucuyu bıraktıktan sonra ul...

Rakı, Şişede Göründüğü Gibi Durmaz.

Resim
  Yeşilçam  Gazeteciler ile sinemacıların, renkli ve aykırı yaşamları nedeniyle, alkole, rakıya düşkünlük konusunda başı çektiği görülür. Rakının alkollü içkiler arasında çok özel bir yeri var kuşkusuz. Özellikle de hiçbir yabancı katkı içermeyen, yalnızca Türk patentli olması. Ayrıca "has Türk erkeği"ne özgü bir tanımlamayla aslan sütü, bu anlamda bir gerçeği yansıtır. Bir rakı kültürünü de... Rakının Türk filmlerindeki sinemasal yansımasına girmeden önce, Yeşilçam'ın ünlü rakıcılarına bir göz atsak; alkole, yani rakıya yenik düşenler ile adam gibi içerek güzelleşenlere... Rakı içmek, rakılamak kültürel bir olgu aslında. Salih Tozan (1914-1963), Türk sinemasının en tatlı ve en keyifli içicilerindendi. İçtikçe açılanlardan, demlendikçe geçmişi bir güzel yaşayanlardandı.  Bir meyhane sohbetinde, bir anısını kendine özgü anlatımıyla şöyle dile getiriyordu: "Bir gün hastalanıp Uludağ'a gitmiştim. Doktor, 'İçmeye devam edersen ölürsün' demişti. Rakı da bulamı...

Kulüp Meyhanesi...

Resim
Rakıcıların uzun soluklu sohbet mekânı meyhaneler olduğuna göre, hemen şu meyhaneli filmler gelir akla.  1958'de İhsan Noyan'ın Meyhane Köşeleri, 1958'de Lütfi Ö. Akad'ın Meyhanecinin Kızı, 1964'te Türker İnanoğlu'nun Meyhaneci ve 1968'de ise Nevzat Pesen'in Meyhanenin Gülü. Meyhanecinin Kızı'nı Sezen Sezin, Meyhanenin Gülü'nü de Türkan Şoray oynar.  Bu tür meyhane sahnelerinin uzatmalı meyhanecisi de Faik Coşkun babadır (1914-1978) kır saçlarıyla. Meyhane sahnelerinin gerçek dekorlarından biri de, Pangaltı'da Dolapdere'ye inen yokuşun başındaki ünlü Kulüp Meyhanesi'ydi 1960'lı yıllarda.  Aşk acısı çekenlerin, mutluluğu rakı kadehlerinde arayanların, Sadri Alışık gibi Efkârlıyım Abiler (1966) diyenlerin, evlilik yıldönümlerini kutlayanların mekânı ve özellikle de bu tür film sahnelerinin platosuydu Kulüp Meyhanesi...  Rakıyı ve öteki alkollü içkileri konu alan popüler şarkıların da, ünlü sesler aracılığıyla, film sahnelerine sık s...

Her Şey Çok Güzel Amma Bir Eksik Var Sultanım

Resim
  Yıldırım Bayezit (1369-1403) 4. Osmanlı padişahı. Kuruluş döneminin en ünlü padişahıdır. Anadolu ve Rumeli'de büyük fetihler yapmış ve devletinin sınırlarını genişletmiş, fakat Timur'un üstün güçlerine yenilip esir düşmüştür.  Yıldırım Bayezit, Osmanlı Sultanları arasında içkiye düşkünlüğüyle tanınan ilk padişahtır. Onu bir Sırp prensesi olan karısı Olivera'nın içkiye alıştırdığı söylenir.  Savaşmadığı zamanlarda özellikle Bursa'daki sarayında yaptığı içki âlemleri ünlüdür. Dönemin din adamları içkiye eğilimini açıkça eleştirmişlerdir.  Bu konuda ünlü bir anekdota göre Niğbolu Zaferi'nin gelirleriyle yaptırdığı Bursa'daki Ulu Cami inşaatını dönemin ünlü âlimi Emir Çelebi'ye gezdirmişti.  Emir Çelebi,  "Her şey çok güzel amma bir eksik var sultanım" deyince eksiği soran padişah şu yanıtı almıştı:  "Caminin dört köşesinde dört meyhane eksik."  EROL ÜYEPAZARCI  

Zarakosta Rakısı

Resim
  Zarakosta Rakısı 1879'da Mihail Zarakosta'nın Galata'daki imalathanesinde üretilmeye başlanıp Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdüren fevkalade klasında rakı markası. Halis üzüm ve anasondan imal edilirdi.  İlanında kullanılan "Zarakosta rakı ve mastikasını her yerde arayınız" ifadesinden biri düz rakı diğeri sakızlı olmak üzere iki ayrı cinsi olduğu anlaşılıyor. Galata, Topçular Caddesi'ndeki bu imalathanede ayrıca Çavuş Rakısı da üretiliyordu.  Behzat Üsdiken Pera'dan Beyoğlu'na 1840-1955 / Sula Bozis İstanbul Lezzeti

Zehrâbenûş

Resim
 Zehrâbenûş  Zehr-âbe-nûş; zehirli, acı su içen anlamında; içkici; âşık kişi, kara sevdalı. zenne Ortaoyunu'nda kadın rolüne çıkan erkek ve oyunun kadın tipleri.  Taklit yeteneği yüksek oyuncuların canlandırdığı her yaş ve sınıftan genç kız ve kadın tipleri arasında aile kızları da hafif kadınlar da yaşlılar da vardı. Zenneye çıkan oyuncular arasında başka mesleklerden yetenekli kişilere de rastlanırdı.  Bunlardan en ünlüsü oyun yazarı Musahipzade Celal'di. 

ŞAHAN NUHOĞLU

 ŞAHAN NUHOĞLU Üstat, 1940'ların sonunda Samatya'da Bülent'in esnaf meyhanesinde miço olarak başladığı profesyonel meslek yaşamını, 1955'ten itibaren duayen bir barmen haline geleceği Hilton'da sürdürdü. 1960'larda yönetici konumuna getirildi.  1980'de Hilton'dan emekli olduğunda servis yaptığı tarihi şahsiyetler arasında İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Kraliçe II. Elizabeth, Charles de Gaulle, Şah Rıza Pehlevi gibi devlet büyükleri ve Louis Armstrong'tan Liz Taylor'a, Jerry Lewis'ten Dr. Christiaan Bernard'a, Benli Belkıs'tan Ümit Deniz'e uzanan pek çok renkli sima bulunuyordu.  Emekliliğinde çeşitli turistik tesislerde yöneticilik yapmaya devam etse de asıl uğraşı yazı oldu. İlkin pratisyen eğitimci olarak verdiği dersleri ve hayat boyu biriktirdiği mesleki notlarını Barmeniniz Diyor ki, Şerefe, Uluslararası Kokteyller, Servis-Bar ve Kokteyl Rehberi, Kokteyl Sanatı: Lezzetlerle Dans gibi kitaplarda derleyip genç profes...

Vefa Zat

Resim
  Zat, Vefa (1941) Sadece rakı, içki ve eğlence kültürü üstüne yazdığı kitaplarıyla değil, aynı zamanda bu alanlardaki öncü faaliyetleriyle de bilinen barmen, yazar, turizmci; Rakı Ansiklopedisi'nin fikir babası ve dinamosu.

Zevk ü Sefa Rakısı

Zevk Rakısı İzmir'de Nesim Politi ile İliya Alhanati adlı Sefarad Yahudileri tarafından üretilen özel bir rakı. Bugünkü Fevzipaşa Bulvarı açılmadan önce Karaosmanoğlu Han yanındaki Türk Pazarı Çarşısı 35 numaradaydı. A. NEDİM ATİLLA Ticari ve İktisadi İzmir Rehberi-1926  Zevk ü safâ Zevküsefa; her türlü zevkin doya doya yaşandığı, içkili eğlence.  Zevk ü Sefa Rakısı İzmir, Karşıyaka'da devrin ünlü rakı üreticisi Hasan Fehmi Bey ile ortak olarak Kibar Rakısı'nı üretip Ege bölgesinde isim yapan Mahmut Nedim Bey'in Cumhuriyet döneminde piyasaya çıkardığı bir başka rakı markası. Zevk ü Sefa Rakısı özellikle Ayvalık, Dikili ve Bergama'da çok tutulmuştu.

Zeybek Rakısı

Resim
  Zeybek Rakısı Tekel öncesinde piyasada bulunan popüler incir rakısı. Alkol derecesi %43'tü, 1000 gramlık şişesi 150 kuruştan satılıyordu. Sahibi H. Salih, aynı zamanda Beykoz Rakısı ve Sarıyer Rakısı'nı da üretiyordu. Zeybek Rakısı Tekel öncesi dönemde S. Zeybek adlı özel girişimci tarafından İzmir'de üretilip bütün Türkiye'ye dağıtılan birinci nevi rakı markası. Halis suma ve Çeşme anasonundan üretiliyordu. Alkol derecesi %43 olup 50 cl.'lik şişesi 172 kuruştan satılıyordu. Yaşayan eski İzmirlilere göre, Fuar'ın açıldığı günlerde ilk kez Paraşüt Kulesi Gazinosu'nda satışa sunuldu.  O günlerde rakı kadehlerde sek olarak içilirdi, Zeybek Rakısı bu tür zevke hitap ettiği için ün salmıştı. Tarık Dursun K., babasının içtiği rakıları sayarken Kordon Rakısı ve Dayıbey Rakısı'nın yanı sıra Zeybek'i de anar.  Tarık Dursun K. Gâvur İzmir Güzel İzmir 

Âb Alemleri

 Âb Alemleri Yüzyıllar boyunca Boğaziçi'nin ve Haliç'in her türlü eğlenmeye elverişli koyları ve yamaçları, kent çevresindeki dere boyları, mesireler, su kıyıları, çayırlar küçük toplulukların günü birlik, ama daha çok mehtaplı yaz gecelerinde içkili toplantılar düzenlemesine olanak veriyordu. Bununla birlikte, 19. yüzyıla gelinceye kadar, şeriat açısından sakıncalı olduğu için ancak gözlerden uzak olmak koşuluyla yapılabiliyordu. Bu nedenle âb meclisleri meyhaneden ve konaklardan dışarıya pek fazla taşmıyordu.  Bunda, 18. yüzyıl boyunca Osmanlı tahtına oturan padişahların içkiden uzak duruşlarının da etkisi vardır. Hoşgörülü bir padişah olan III. Selim döneminde İstanbul'a gelen ressam Melling, Boğaziçi ve Haliç resimlerinin birçoğunda âb âlemlerini betimlemiştir.  II. Mahmut ile oğlu Abdülmecit içkiye düşkün oldukları gibi, dönemlerinin önde gelen yöneticileri ve aydınları da bu konuda daha özgürdüler. Âb âlemi geleneği, 20. yüzyıl başında, ilkin II. Abdülhamit'in İst...

Satranç Nedir?

 Satranç kelimesi Hintçe “Sandregn” den gelir. Satranca, İngilizcede “Chess check patterns”, Fransızcada “Echecs” denir. Satrançla ilgili olarak elde edilen en eski belgelere göre, satranç zamanımızdan 4000 yıl önce Mısır, Çin ve Mezopotamya’da oynanmıştır. Kraliçe Nefertiti’ye ait olan tabletlerde bunun kanıtını görüyoruz. Eski yazıtlar arasında satranca rastlanmaktadır.  MÖ 3000 yıllarında satranç gibi bir oyunun Mısır ve Hindistan’da oynanıldığı sanılmaktadır. 1913 yılında Murret’in yazdığı satranç tarihinde, bu oyunun 570 yıllarında Hindistan’da oynandığı belirtilmektedir. Yapılan araştırmalara ve ele geçen yazıtlara göre, satranç 600 yıllarında Hindistan’dan İran’a geçmiştir. Yine bu belgelere göre Araplar satrancı VII. yüzyılda öğrenmişlerdir. Bazı söylentilere göre de satranç “Sat-Ran-Çu” adıyla Çin’de bulunmuştur. Bazı belgeler bu söylentiyi doğrulamaktadır. İran tarihçilerinden Firdevsi’nin Şeyhnamesi’nde anlattığına göre, İran Şahı Hüsrev’in Hint yöneticileriyle birb...

ABSENT (absinthe)

ABSENT (absinthe) ABSENT (absinthe) Tarımsal kökenli etil alkolün pelin otu (Artemisia absinthium), anason, yıldız anason, rezene, melek otu gibi bitkiler ile aromatize edilmesi suretiyle üretilen anason aromalı distile alkollü içki. 1790'larda İsviçre'de yaşayan bir Fransız tarafından bulunmuş; ardından önce Fransa olmak üzere, pek çok ülkede yaygınlaşmıştır. Özellikle 19. ve 20. yüzyıl Paris'inin sanatçı çevresinde yaşanan bohem kültürün önemli bir öğesi haline gelmiştir. Kendine özgü ünlü sarımsı yeşil renginin, 1860'larda öğleden sonra saat beş için l'heure verte (yeşil saati) denmesine neden olduğu söylenir.  Edgar Degas, Toulouse Lautrec, Vincent Van Gogh, Émile Zola, Oscar Wilde gibi sanatçıların bazen eserlerinde, çoğunlukla da anılarında yer almıştır. Önceleri %70-%80 alkol derecesinde şişelendiği, sonra %45 alkol derecesine kadar çeşitlerinin çıktığı bilinmektedir. İçenlerde halüsinasyonlara neden olduğu gerekçesi ile, 1908-1915 yılları arasında üretildiği...