Rakı, Şişede Göründüğü Gibi Durmaz.

 

Yeşilçam 

Gazeteciler ile sinemacıların, renkli ve aykırı yaşamları nedeniyle, alkole, rakıya düşkünlük konusunda başı çektiği görülür. Rakının alkollü içkiler arasında çok özel bir yeri var kuşkusuz. Özellikle de hiçbir yabancı katkı içermeyen, yalnızca Türk patentli olması. Ayrıca "has Türk erkeği"ne özgü bir tanımlamayla aslan sütü, bu anlamda bir gerçeği yansıtır. Bir rakı kültürünü de...

Rakının Türk filmlerindeki sinemasal yansımasına girmeden önce, Yeşilçam'ın ünlü rakıcılarına bir göz atsak; alkole, yani rakıya yenik düşenler ile adam gibi içerek güzelleşenlere... Rakı içmek, rakılamak kültürel bir olgu aslında.

Salih Tozan (1914-1963), Türk sinemasının en tatlı ve en keyifli içicilerindendi. İçtikçe açılanlardan, demlendikçe geçmişi bir güzel yaşayanlardandı. 

Bir meyhane sohbetinde, bir anısını kendine özgü anlatımıyla şöyle dile getiriyordu: "Bir gün hastalanıp Uludağ'a gitmiştim. Doktor, 'İçmeye devam edersen ölürsün' demişti. Rakı da bulamıyorum. Kim dinlerdi doktoru, bir bulsam. Bir kız gelip bana 'Artist olmak istiyorum' demişti. Bir şartım var, dedim. Üçyüz gram ispirto getirirsen. 'Ne yapacaksın?' dedi. Silineceğim kızım, dedim. Ve ispirtonun içine şeker atıp içtim. O gün karlar üzerinde yürüdüm inadına. Ben ölmedim. Arkasından bir baktım ki, bizim doktor ölmüş." 

Güzeller güzeli Cahide Sonku (1911-1981), Yıldırım Önal (1931-1982), Tugay Toksöz (1937-1988), Hayri Caner (1936-1998), Mesut Engin ve Suphi Kaner (1933-1963) alkole yenik düşen sinemacıların öne çıkanlarıydı. 

Suphi Kaner'in bir dergide çıkan ilanı oldukça ilgi çekiciydi. İçiciliğe tövbe ediyordu: "Sayın seyircilerim, meslektaşlarım. 24.2.1961 tarihinden itibaren, on yıldan beri devamlı olarak içtiğim içkiyi, gerek sıhhatimin ve gerekse dostlarıma karşı davranışlarımın anormalleşmesi bakımından bıraktım... 

Bundan böyle her kim beni, içki içerken veya içkili görürse kendilerine, tarafımdan 1000 TL ödenecektir. Hürmetlerimle." Ne var ki ünlü güldürü ustası, seyircilerine ve Türk sinemasına verdiği sözü tutmamış, ilan tarihinden sonra, üç yıl daha içerek yaşama veda etmişti. Elbette, alkole yenik düşenlerin dramatik sonlarını, yalnızca içiciliğe bağlamak nasıl bir gerçeği yansıtır, tartışmaya açıktır. Alkol bağımlılığını tetikleyen yalnızlık ve sevgisizlik de bu konudaki temel nedenlerden biridir sonuçta. Rakı, şişede göründüğü gibi durmaz. 

Alkolün iç ve dış etkileri, içene göre değişir. Kimi Sadri Alışık gibi her kadehte sevecenleşir, kimi de Cüneyt Arkın gibi hırçınlaşır. Alkollü yaşam, bilinçaltındaki iyi ya da kötü huyların dışavurumudur son tahlilde. 

Yapımcı-yönetmen Semih Evin (1920-1987), Beyoğlu Balıkpazarı'ndaki tarihi Cumhuriyet Meyhanesi'ni mesken tutmuştu yıllarca. Kendine özel olarak ayrılmış bir masası vardı üst katta. İkinci adresi, evi gibiydi. Katıksız bir akşamcıydı. Ve rakısını ne güzel yudumlardı, tek başına sessizce. O hep yalnız ve yorgun gecelerin adamıydı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Rakı Tarihi

Zeybek Rakısı

Yesevi Törenleri