MEY VE MEYHANE TEMASI
MEY VE MEYHANE TEMASI:
Geçmişten bugüne, pek çok şarkının güftesinde içki ve meyhane doğrudan doğruya konu edilir veya birer aşk metaforu olarak kullanılır. Bu durum, Türk sanat müziği ile içkinin iç içe iki kültür gibi algılanmasının hem nedeni hem de sonucudur.
İçen bir daha ayılmaz ya da Elveda Meyhaneci ne ilk ne de sondur. Ethem Pertev Paşa'nın şu güftesini Sultan III. Selim bestelemiştir:
Olduk bu gece biz bize ney, mey ile demsâz
Mey derdime mahrem idi, ney âhıma hemrâz
Pertev edelim bülbül ile nağmeye âgaz
Ol gonce-i sermest-i sabâh oldu uyansın
Âyine-i mül gül yüzünü görsün utansın.
1933'te İçki Düşmanı Gazete'ye yazan Dr. Kudsi, "sarhoş bir hâkan bile milletine içki lehine yazılmış bir şarkı hediye etmiştir" diyerek bu eserden duyduğu utancı dile getirir. Sonra da, şarkılardaki içki propagandasına karşı, Yeşilay'dan medet umar: "Acaba cemiyetimiz böyle ne kadar rakılı, şaraplı, meyhaneli, mestaneli, kadehli, sâkili şarkı ve gazeller varsa, musikimizden söküp atmak için harekete geçemez mi?"
Doktor Mazhar Osman, kendi deneyimini şöyle aktarır: "Biz evvelce bazı musikişinaslara içki aleyhinde şarkılar yaptırmak için teşebbüsatta bulunmuştuk. Fakat bunda istenilen netice elde edilememiştir."
Eğer önerildiği gibi bu şarkılar repertuardan sökülüp atılacak olsa, Türk sanat müziğinin bir hayli fakirleşeceği aşikârdır. 19. yüzyılda âb âlemlerine de tanıklık eden Hacı Arif Bey ve Şevki Bey, içkili meclislerde söylenen onlarca şarkıya imza atmıştır.
Örneğin Mehmet Sâdi Bey'in güftesini Hacı Arif Bey muhayyer, Şevki Bey hüzzam makamında bestelemiştir:
Gam-dîdeleriz sâki sun bir dolu kab olsun
Bir tas-ı arak yâhud bir kâse şarab olsun
Sen ver de peyâpey mey dil mest ü harab olsun
Devr eyle ki keyfimce bir âlem-i âb olsun
Neo-klasik dönemin bu iki ünlü bestekârı, 20. yüzyılda sayıları yüzlere varan meyhaneli, kadehli popüler şarkıların öncüleri sayılabilir.
Zevk ister isen mey ile meyhanede vardır
Her ne var ise halet-i mestanede vardır.
Hacı Arif Bey'in, Mehmet Sâdi Bey'e ait bu dizelerden yaptığı eser, tıpkı kendisine ait olduğu sanılan aşağıdaki güftenin bestesi gibi sûznâk makamındadır.
Meclis bezendi sun bâde sâki
Gitsün gönülden dehrin meşaki
Bir tas-ı ahmer, bir kâse rakı
Doldur sâki doldur sâki
Def eyleyelim dilden merakı
Hacı Arif Bey'in besteleri arasında yer alan, güfteleri yine Mehmet Sâdi Bey'e ait Meyhane tarabgâh-ı meyâşâm-ı cihandır, Meyhane mi bu, bezm-i tarabhâne-i cem mi? ve güftesi Mehmet Hafid Bey'e ait Meyhane değil meclis-i rindane-i cemdir, birbirini tamamlayan üç kıymetli eserdir. Şevki Bey, Andelip'in güftesiyle Meyhaneye serdik postu, Ahmet Reşat Paşa'nin güftesiyle Mey içerken düştü aksin câmıma ya da Bir peri-suret göründü çeşmime meyhanede, Öyle şad oldum ki sâki sunduğun bir câm ile gibi şarkılarıyla hocası Hacı Arif Bey'i izler.
Daha pek çok bestekâr, müziğe içkiyle barışık güfteler kazandırır:
Refik Fersan (Ver sâki tazelendi derdim bu gece / Bir tek daha ver sorma gelen kim bu gece),
Sadi Hoşses (Meyhanede kaldık bu gece mestiz efendim / Bir şeyle mukayyet değiliz, serbestiz efendim),
Muzaffer İlkar (Sarıldım kadehlere dermân olur diyerek / Kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın),
Yusuf Nalkesen (İçelim a dostlar neşe dolalım / İçelim bu akşam sermest olalım),
Arif Sami Toker (Dinlerken kırlarda yanık bülbülü / İçmesem bir türlü içsem bir türlü),
Erol Sayan (Kadehinde zehir olsa / Ben içerim bana getir).
Liste 60'lı yılların Agora Meyhanesi'ne ve ilk arabesklere kadar uzatılabilir.
Türk sanat müziği ile içki kültürünün, tarih içinde birbirlerine çok şey kattıkları malumdur. Ama birbirlerine muhtaç mıdırlar, orası bilinmez. Zaman zaman, bir diğerinin yokluğunda varlığını sürdüremeyen iki organizma gibi, simbiyotik bir ilişki içinde oldukları sanısı insanda uyanabilir. Bu belki bir yanılsamadır, belki de değildir.
DERYA BENGİ
Yorumlar
Yorum Gönder