Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MEY VE MEYHANE TEMASI

MEY VE MEYHANE TEMASI :  Geçmişten bugüne, pek çok şarkının güftesinde içki ve meyhane doğrudan doğruya konu edilir veya birer aşk metaforu olarak kullanılır. Bu durum, Türk sanat müziği ile içkinin iç içe iki kültür gibi algılanmasının hem nedeni hem de sonucudur.  İçen bir daha ayılmaz ya da Elveda Meyhaneci ne ilk ne de sondur. Ethem Pertev Paşa'nın şu güftesini Sultan III. Selim bestelemiştir:  Olduk bu gece biz bize ney, mey ile demsâz  Mey derdime mahrem idi, ney âhıma hemrâz  Pertev edelim bülbül ile nağmeye âgaz  Ol gonce-i sermest-i sabâh oldu uyansın  Âyine-i mül gül yüzünü görsün utansın. 1933'te İçki Düşmanı Gazete'ye yazan Dr. Kudsi, "sarhoş bir hâkan bile milletine içki lehine yazılmış bir şarkı hediye etmiştir" diyerek bu eserden duyduğu utancı dile getirir. Sonra da, şarkılardaki içki propagandasına karşı, Yeşilay'dan medet umar: "Acaba cemiyetimiz böyle ne kadar rakılı, şaraplı, meyhaneli, mestaneli, kadehli, sâkili şarkı ve gazeller v...

Öteki Kadın (Bakışlarıyla, Kokularıyla, Duruşlarıyla, "Sev Beni" Derler,)

Öteki Kadın (Bakışlarıyla, Kokularıyla, Duruşlarıyla, "Sev Beni" Derler,)   Onlar her şeyleriyle vaatkâr ve çekicidir; bakışlarıyla, kokularıyla, duruşlarıyla, "Sev beni" derler, "sev beni, kimse benim gibi sevişemez, benim gibi öpüşemez kimse, kimin dudaklarında böyle karadut tadı var, kim bu kadar güzel kokuyor; ay ışığında çırılçıplak dolaşırım, yağmurlarda gülerim; dokun saçlarıma, hiç bu kadar parlağını gördün mü, seni öyle çok severim ki kimse benim gibi sevemez." Kleopatra'dır onlar, Mara Hari'dir, Messelina'dır, Hürrem Sultan'dır. 'Muse'ler gibi her yolcuyu şarkılarıyla sarhoş eder, yolundan döndürürler; her gemi onların sesini dinleyebilmek için felaketlere uğramaya razı olur. Her yerdedirler, her yanda; başınızı çevirdiğinizde bir ışık bulutunun içinden çıkıverirler. Onlar göründüğü andan itibaren bütün duygular, bilinen ne kadar duygu varsa hepsi, saklandıkları köşelerden kuytulardan çıkarak size doğru çılgın bir koşu tut...

ANAN NE GİYİNSİN SÜLEYMAN?

ANAN NE GİYİNSİN SÜLEYMAN?  Yavuz Sultan Selim devlet harcamalarında olduğu gibi kişisel harcamalarında da sadeliği ön planda tutardı.  Lüks ve israfa kaçan süslü elbiseleri giymeyi sevmezdi.  Süslü elbiselerin kadınlara yakıştığını düşünür ve erkeklerin böyle giyinmelerini de doğru bulmazdı.  Günün birinde oğlu Şehzade Süleyman pek süslü ve parlak elbiseler giyinmiş ve pahalı mücevherleri takınmış olduğu halde huzuruna çıktı.  Oğlunun bu süslü giyimini gören padişah, şöyle dedi:  “Sen böyle giyinirsen anan ne giyinsin Süleyman? Anana takacak ziynet bırakmamışsın.” 

Adalı Avni (1930'ların Nüktedan Akşamcılarından)

Adalı Avni 1930 Adalı Avni 1930'ların nüktedan akşamcılarından; ikamet ettiği Büyükada'nın simgesi olmuş İstanbul Belediyesi daimi encümen azası.  Heybeliada'da oturan Ahmet Refik Altınay'ın kadeh arkadaşıydı. Altınay şiirlerini Gönül adlı bir kitapta toplayıp ona ithaf etmişti. Bir başka ahbabı Neyzen Tevfik sık sık yandan çarklı sefası yaparak Adalı Avni'nin evine gider, birlikte demlenirlerdi.  Necdet Rüştü Efe, Babıâli'de çalışan Adalıların buluşma yeri Steinbruch (Kafkas) Birahanesi'nde esen Adalı Avni fırtınasını şöyle anlatır: " Avni Bey, mesai bitiminden akşam dokuza kadar burada eğlenirdi. Köşede, bahçe penceresine bitişik masaya oturmak isterseniz, emektar garson İstavri sizi önler, Orası Avni Bey'in masası! diyerek iskemleleri kapatırdı. Akşam beş buçukta gelecek olan tatlı dilli müşterisini beklerdi. Adalı Avni daha içeri girer girmez, durmayın çocuklar derdi, gündüz nasıl olsa mesaiyi kaçırıyoruz, bari akşam vazifesinde kusur etm...

ABSENT (absinthe) - Anason Aromalı Distile Alkollü İçki

ABSENT (absinthe) ABSENT (absinthe) Tarımsal kökenli etil alkolün pelin otu (Artemisia absinthium), anason, yıldız anason, rezene, melek otu gibi bitkiler ile aromatize edilmesi suretiyle üretilen anason aromalı distile alkollü içki. 1790'larda İsviçre'de yaşayan bir Fransız tarafından bulunmuş; ardından önce Fransa olmak üzere, pek çok ülkede yaygınlaşmıştır. Özellikle 19. ve 20. yüzyıl Paris'inin sanatçı çevresinde yaşanan bohem kültürün önemli bir öğesi haline gelmiştir. Kendine özgü ünlü sarımsı yeşil renginin, 1860'larda öğleden sonra saat beş için l'heure verte (yeşil saati) denmesine neden olduğu söylenir. Edgar Degas, Toulouse Lautrec, Vincent Van Gogh, Émile Zola, Oscar Wilde gibi sanatçıların bazen eserlerinde, çoğunlukla da anılarında yer almıştır. Önceleri %70-%80 alkol derecesinde şişelendiği, sonra %45 alkol derecesine kadar çeşitlerinin çıktığı bilinmektedir. İçenlerde halüsinasyonlara neden olduğu gerekçesi ile, 1908-1915 yılları arasında üretildiği ...

Abdülmecit Kadınlara ve İçkiye Düşkünlüğü

Abdülmecit Kadınlara ve İçkiye Düşkünlüğü Abdülmecit (1823-1861) 31. Osmanlı Padişahı . Tanzimat döneminin ilk padişahı olan Abdülmecit kadınlara ve içkiye düşkünlüğü ile tanınmıştır.  Her gün sızacak kadar içmesi ve haremindeki dokuz kadınefendisi ile dokuz ikbal denilen kadınlarından başka çok sayıda cariye ile ilişkisi zaten zayıf olan bünyesinin iyice yıpranmasına neden olmuştur.  Sert, acımasız ve kararlı bir padişah olan babası II. Mahmut 'tan sonra çok yumuşak huylu, acıma duygusu yüksek bir genç padişah olarak halk katında çok sevildi.  Ancak ayyaşlık derecesine varan içki iptilası, kendisinin, harem halkının, kızlarının israflı yaşamı, kadınlarına atfedilen iffetsizlik iddiaları ve damatları hakkında çıkan rüşvet dedikoduları bu saygınlığı çabucak gölgeledi.  Padişahlığının 22. Yılında Abdülmecit'e verem teşhisi kondu. Doktorların ısrarına rağmen içkiyi bırakamadı ve "Beni kadınlarım bitirdi" diyerek 38 yaşında öldü. EROL ÜYEPAZARCI Reşad Ekrem Koçu İstanb...

Türk Uzosu

Türk Uzosu   Aşırı milliyetçi Yunan gazetelerinin malum içkiye rakı dememek için icat ettiği tabir.  Rakı kimin içkisi tartışmalarına mizahi derinlik katmakla kalmayıp uzo yerine Yunan rakısı demenin de sorunlu olduğunu ortaya koyan bu komik ifade, 1989 'da eski Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu 'nun Yeni Rakı içerken çekilmiş fotoğraflarının yayınlanmasına tepki gösteren bazı Yunan gazeteleri tarafından büyük bir ciddiyetle kullanılmıştı.  12 Nisan 1989 tarihli Etnos gazetesi şöyle yazdı: " Papandreu bugüne kadar bir tek Türk mamullerinin reklamını yapmamıştı. Şimdi bunu da yaptı. Bu fotoğraflar artık Yunanistan Başbakanı Türk Uzosu'nu tercih ediyor sloganıyla bütün Avrupa ülkelerinde dolaşacak ."  Mesimvrini gazetesi ise Türk rakısının Girit 'te imal edilen çipuro 'nun taklidi olduğunu ileri sürdü ve " Papandreu Türklerin çalıntısı olan rakıdan içiyor " diye yazdı.  Milliyet, 13 Nisan 1989 

T.Ş.F.A.Ş. Alkol Fabrikaları (Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.)

T.Ş.F.A.Ş. Alkol Fabrikaları (Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.)  Etil alkol üretimi yapan ve monopol döneminde Tekel 'in ve piyasanın etil alkol ihtiyacını karşılayan tesisler.  Türkiye 'de ilk şeker fabrikası, Uşaklı Nuri (Şeker) adlı çiftçinin girişimiyle bir araya getirilen müteşebbislerin 1923 'de kurduğu şirket tarafından, 1926 'da işletmeye açılmıştır.  Uşak fabrikasını Alpullu, Eskişehir ve Turhal Fabrikaları izlemiş; ardından tarımsal, teknik ve idari koordinasyonun sağlanması amacıyla, 1935 'te İş Bankası, Ziraat Bankası ve Sümerbank'ın eşit paylarla katıldığı Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kurularak dört fabrikayı devralmıştır.  1951 'de Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri'nin ortaklığa katılmasıyla şirket yeniden yapılandırılmış ve 1953-1963 yılları arasında 13 şeker fabrikası daha açılmıştır.  T.Ş.F.A.Ş. , şeker üretiminin yanı sıra makine fabrikaları, kieselguhr üretim tesisi ve etil alkol fabrikaları gibi değişik alanlarda da faa...

Tütünün Tarihi

Tütünün Tarihi  Osmanlı İmparatorluğu tütün ve ona eşlik eden ilk yasakla 17. yüzyılın başında tanıştı. Piyasaya giren bu yeni keyif verici nebatla ne yapacağını bilemeyen IV. Murat çareyi tütünü yasaklamakta buldu.  IV. Murat 'ın tütün iptilası nedeniyle sürgüne gönderdiği Bahai Efendi 1646 'da şeyhülislam olur olmaz tütünü serbest bırakan fetvasıyla maceranın kaldığı yerden devam etmesine olanak verdi.  İlk tütün ticaretini başlatan Osmanlı ise Mısır Valisi İbrahim Paşa idi. Tütünün sigara formunu kazanması da İbrahim Paşa'nın askerlerine nasip oldu.  Akkâ Kalesi'nin Napolyon 'un ordusunca kuşatma altında tutulduğu günlerde İbrahim Paşa askerlere moral olsun diye tütün ve nargile gönderdi. Ne var ki nargileler bombardımanda parçalandı.  Askerler tüfek fişeklerinde kullanılan kâğıda tütün sararak bir bakıma sigarayı icat etmiş oldular.  1853-1856 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı'nda aynı adet İngiliz ve Fransız askerleri tarafından, bu defa...

Umurca Rakı Fabrikası

Umurca Rakısı II. Abdülhamit'in başmabeyincisi ve maliye nazırı Sarıcazade Ragıp Paşa, 1880'de, İstanbul-Tekirdağ yolu üzerinde kurduğu Umurca Çiftliği'nde, Osmanlı döneminin ilk rakı fabrikası olan Umurca Rakı Fabrikası'nı açtı ve aynı adlı rakıyı üretmeye başladı.  Umurca Rakısı daha sonraki yıllarda kalitesini kabul ettirdi ve ulaştığı satış rakamlarıyla rakı vergisi olarak anılan Rüsûmu Sitte [İdaresi] vergisini devlet hazinesinin önemli gelir kaynaklarından biri haline getirdi.  Abdülhak Şinasi Hisar, Umurca'nın Erdek Rakısı ile birlikte dönemin en iyi rakılarından biri olduğunu söyler. Yasal rakı üretiminin ilk yıllarında piyasaya çıkan özel rakılar arasında sadece iki marka kapalı şişede sunulmuştu:  Umurca Rakısı ve Mihyoti Rakısı.  Vefa Zat Âdâbıyla Rakı ve Çilingir Sofrası / Abdülhak Şinasi Hisar Boğaziçi Mehtapları / Jak Deleon Milliyet, 15 Nisan 1990

Üç Nal Tarihi Meyhane

Resim
Üç Nal Tarihi Meyhane Karaoğlan Caddesi'nde, bir içkili lokanta olarak hâlâ varlığını sürdüren, Ankara'nın rakı kültürüne mal olmuş tarihi meyhane.  Orhan Veli 'nin Ankara Lisesi 'nden arkadaşı Şinasi Baray 'ın açtığı Üç Nal, duvarları müşterilerin yazdığı yazılar ve çizdiği resimlerle bezeli, kendine has bir mekândır.  Baray, Melih Cevdet Anday'ın meşhur, Dört kişi parkta çektirmişiz Ben, Orhan, Oktay bir de Şinasi dizelerinde andığı kişidir. Lokantanın kapısı kovboy filmlerindeki barları andırır biçimde kanatlıdır. Adını, hizmet verdiği viranenin yıllar önce Baray'ın babasının ahırı olmasına borçlu olduğu rivayet edilir.  Orhan Veli, Üç Nal'ın müdavimi olduğundan, lokanta onun hayranları için de çekim merkeziydi. Bu yüzden, özellikle akşamları oturacak yer bulmak zordu.  Ayrıca, Azra Erhat ve Macar kökenli eşi Sabo, Cahit Sıtkı Tarancı, Nahit Hanım, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Eyuboğlu da önemli müşterileri arasındaydı. Müdavimlerinin lokantayla ilg...

Vahidi Kıyasi

Vahidi Kıyasi   Osmanlıcada birim anlamına gelen bu terim Rakı Ansiklopedisi 'nde elbette bambaşka bir içerikle yer alıyor. Ahmet Mithat Efendi , Beyoğlu ile Galata meyhanelerini karşılaştırırken vahidi kıyasi kavramından yararlanır.  Galata'nın ne kadar ürkütücü bir yer olduğunu şöyle anlatır: " Beyoğlu'nun en bayağı eğlence yerleri ne kadar murdar, tehlikeli ise, işte o murdar, tehlikeli yerler Galata'ya bakınca en muteber yer sayılır. En düşkün kadın Beyoğlu'nda artık beş para etmeyecek kadar bayağılaşıp da Galata'ya inerse, henüz yeni türeme derecelerinde itibarlı görünür. Beyoğlu'nda muteberce yerlerde pazarlık için liralar vahidi kıyasidir; bayağı yerlerde mecidiyeden bahsolunur. Galata'da ise mecidiye denildiği zaman beşibiyerde liradan bahsolunmuş kadar hükmü vardır; buralarda çeyrek kuruş vahidi kıyasi demektir.  Ne hacet?  Geçenlerde Galata'da bir yangın oldu. Arsası kazılırken beş-altı insan kemiği çıktı. Bunlar yangında yanan insa...

Vakti Kerahet (Vakt-i Kerahet)

Vakti Kerahet (Vakt-i Kerahet) ;  " İçki içmeye başlama zamanı " anlamına gelen eski bir deyim. Vakti kerahet alışkanlıklara, görüş ya da inanışlara bağlı göreceli bir kavramdır. Eski dönemin içkicileri bu zamanı genelde "A kşam ezanının okunduğu, meyhanelerde gaz lambalarının yakıldığı zamandır " diye tanımlarlar.  Ancak o günlerde de bugün de " Rakı içmek bir mecburiyet değil bir zevk sorunudur " düşüncesinde olanlar, bu sualin cevabının " Canın ne zaman rakı içmek isterse " olduğunda ısrarlıdırlar. Rakı içmeye başlamayı belli bir zamanla sınırlamazlar.  Şair Mehmed Kemal , Öğle Rakıları adlı şiir kitabında, genel eğilimin aksine " Öğle rakıları çok güzeldir efendim " bile der.  Ahmet Rasim ise vakti keraheti saptamaktan yanadır. Bunu yapmayanların sabuh denilen sabah rakısını içip kaylule dedikleri öğle uykusuna yattıklarını, sonra da vakt-i kerahet geldi deyip akşam rakısıyla devam ettiklerini kötü örnek olarak sergiler.  Üstat içi...

Vapur Büfeleri, Şirket-i Hayriye döneminde (1854-1944)

Resim
Vapur Büfeleri, Şirket-i Hayriye döneminde (1854-1944)  Boğaziçi, Adalar, Kadıköy seferlerini yapan vapurlarda alkollü içki satışı serbestti. Kurum 1945 'te devletleştirilip Türkiye Denizcilik İşletmeleri adını aldıktan sonra da büfelerde içki satılmasına bir süre devam edildi.  II. Abdülhamit döneminin içki çeşitliliği vapur büfelerine de yansımıştı. Vapur büfelerinde rakı , yerli ve ithal bira türleri, alafranga müşteriler için vermut, viski, brendi ve konyak çeşitleri, hatta Rumlara mahsus reçineli şarap bile bulunurdu.  Akdeniz  ve Ege adalarından Marmaris kayıklarıyla düz rakının, mastikanın ve rabın en âlâsı geliyordu. Rakının okkası, yani 1 kilo 280 gramı üç beş gümüş kuruştu. İki kuruşluğu da vardı, ama tiryakiler rağbet etmezdi.  Küçük kadehlerle verilen içkiler, çay tabağında sunulan mezelerle birlikte ikram edilirdi; kaşar, Edirne peyniri, sardalye, salamura biber, kalamata zeytin, sucuk, pastırma dilimleri, patlıcan kızartma, ezme, kornişon, s...

Kontrgerilla Örgütü

Kontrgerilla , kelime anlamıyla gerilla güçlerine karşı kurulmuş güçtür. Bir diğer anlamı ise NATO bünyesindeki ülkelerde sol örgütlenmeye karşı oluşturulan yasa dışı örgütlenmenin Türkiye 'deki adı ve ayağıdır.  Türkiye'deki yapılanması ise Amerika tarafından Ankara 'da bulunan Amerikan Askerî Yardım binasında kurulmuş ve başlarda CIA tarafından fonlanmıştır.  1970 ila 1991 yılları arasında etkin olarak faaliyet gösteren yapılanmanın yasal statüsü yoktur, gizli silah depoları ve kayıt dışı mensupları vardır.  Ülkü Ocakları tarafından kurulan Ülkücü komando kampları ; Kontrgerilla örgütü için paramiliter üyeler yetiştirmiştir. 20. Yüzyılda özellikle de Soğuk Savaş döneminde Türkiye'de ve birçok NATO ülkesinde tartışmalı olaylarda etkisi olduğu düşünülen bu organizasyon; 1991 yılında Sovyetler Birliği 'nin dağılması ve Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte birkaç yıl içinde etkisini kaybetmiştir. Yanlış bilinenin aksine organizasyonun sadece Türkiye'de f...

Gladio (Türkçe: Kısa Kılıç)

Gladio (Türkçe: Kısa Kılıç),  II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa'da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya 'da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen kontrgerilla (stay-behind) operasyonunun kod adı.  Gladyo, özel olarak NATO cephe gerisi direniş organizasyonun İtalyan kolunu belirtse de bazen " Gladyo operasyonu " NATO'nun bütün cephe gerisi (stay-behind) operasyonlarının gayriresmî adı olarak kullanılır ve bazen " Süper NATO " adıyla da anılır. Latince 'de kılıç anlamına gelen Gladio sözcüğünü ad olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu.  CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile iş birliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi.  Sardunya 'da örgütün ilk eğitim kampı kuruldu ve Kuzey İtalya 'da 139 yerde silah ve mühimmat depoları olu...

6-7 Eylül Olayları (İstanbul Pogromu)

Resim
6-7 Eylül Olayları veya İstanbul Pogromu   (Yunanca: Σεπτεμβριανά Septemvriana, "Eylül Olayları"),  İstanbul'da yaşayan Rum azınlığa karşı 6-7 Eylül 1955 'te gerçekleşen organize toplu saldırı. Gladio 'nun Türk kolu olan Seferberlik Tetkik Kurulunun yanı sıra Kontrgerilla ve günümüz Millî İstihbarat Teşkilatı 'nın selefi olan Millî Emniyet Hizmeti tarafından planlanarak desteklendiği iddia edilmiştir. Olaylar, önceki gün Türk basınında çıkan ve Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik, Yunanistan 'daki doğduğu evin bombalandığını iddia eden yalan haberlerle tetiklendi. Sonradan yakalanan bir Türk konsolosluk yetkilisi, bombayı olayları kışkırtmak için kurguladıklarını itiraf etti ancak Türk basını bunu görmezden gelerek bombanın Yunanlar tarafından atıldığını iddia etti. Olaylar 1955'ten itibaren Demokrat Parti hükûmeti gittikçe zorlaşan bir ekonomik durumla karşı karşıya kalmış ve özellikle yüksek enflasyon nedeniyle hayat sta...

Varlık Vergisi 1942-1944

Resim
Varlık Vergisi  11 Kasım 1942 ile Mart 1944 tarihleri arasında, başta gayrimüslim ticaret burjuvazisi olmak üzere, çiftçi, esnaf ve ücretlilerden bir defalık toplanan olağanüstü servet vergisi.  Türkiye 2. Dünya Savaşı'na girmediği halde, ülke ekonomisi yüksek enflasyonla sarsılmış, karaborsa ve stokçuluk artmış, savaş zenginleri denilen bir kesim ortaya çıkmıştı. Bu kesimlerden bir defalık vergi alınması fikri 1942 yılının Mayıs ayında, Vatan gazetesinin liberal eğilimli başyazarı Ahmet Emin Yalman 'dan çıktı.  Daha sonra koroya solcusundan ırkçısına kadar pek çok gazeteci katıldı ve 1942 yazında, İstanbul gazetelerinde , genel olarak gayrimüslimleri, özel olarak Yahudileri hırsızlık, karaborsacılık, soygunculuk, vurgunculuk ve ihtikâr fiilleriyle ilişkilendiren haber ve karikatürler birbirini izledi. Şaka, 4 Şubat 1943 Şaka dergisinin Varlık Vergisi'ne getirdiği şovenist yorum.  Kadınlardan biri şöyle diyor: " Varlık vergisi vermeyen kadınları temizlik işlerinde ...

Veysel Çıkmazı İzmir "Meyhanemiz ramazanda nöbetçidir"

Veysel Çıkmazı İzmir,  Kemeraltı'nda meyhaneleriyle ünlü sokak. Cumhuriyet öncesinde burada, sonradan Şen Türk Gazinosu'na dönüşecek olan, rakıları kadar şarapları ve biralarıyla da meşhur Bahçeli Gazino vardı.  Cumhuriyet'ten sonra, sokakta ilk meyhaneyi 1926'da Halit Ferit Bey, Adalar Meyhanesi adıyla açtı. Aynı yerde bugün de bir meyhane var ve Ferit Baba Meyhanesi olarak biliniyor, eski ortakları tarafından Karadeniz adıyla işletiliyor. Bir zamanlar Ferit Baba'nın müdavimleri arasında, her akşam evine gitmeden önce bir tek atan Halikarnas Balıkçısı ile kendine özel yaptırdığı maydanozlu köftesiyle gazeteci Özdemir Hazar da bulunuyordu.  Ferit Baba'nın Meyhanesi'ni, " meyhanemiz ramazanda nöbetçidir" yazılı pirinç tabelasıyla da hatırlayanlar var. 1960-80 yılları arasındaki süreç, Veysel Çıkmazı'nın altın çağıydı. Bir ara meyhane sayısı, Ay, Teknal gibi unutulmaz mekânlarla 15'e kadar çıkmıştı. Şükran Oteli'nin bu sokağa da bakan ün...

Vezir Hanı Meyhanesi

Vezir Hanı Meyhanesi  İstanbul Çemberlitaş'ta, 17. yüzyıldan kalma Vezir Hanı'nda bulunan, Osmanlı dönemindeki gedikli meyhanelerin en büyüğü olarak bilinen tarihi meyhane. Zamanımızda bu hanın yarısı duruyor. Yok olan kısımdaki meyhaneyi görenlerden Üsküdarlı Vâsıf Hoca'nın tanıklığına göre, Vezir Hanı Meyhanesi'nin en parlak zamanı 1880-1890 arasındadır.  Muallim Naci de oraya giderdi. Hatta bu meyhane için şu satırları yazmıştı:  Gönlüme sâkiyi mimar eyledim meyhanede Allah Allah... Kâbe imar eyledim meyhanede.  Müdavimlerden Ermeni saz şairi Harabat Haçik'in sazı ve hayata gözlerini yumduğu bu meyhane üstüne yazdığı manzume duvarda asılı dururdu.  Vezir Hanı Meyhanesi hakkındaki şu beyitler de Erzurumlu Âşık İbrahim'indir:  Gel be yanıma gel be Sakız'ın nazlı Rum'u  Gümüş topuk vurarak tuti dilli pedimu  Atayım aşkına bir narayı hey hey ki ben  Söndüre meygedenin ortasındaki mumu  Bakma yüzüme bel bel Vezir Hanı burası  Vezirane...