Vapur Büfeleri, Şirket-i Hayriye döneminde (1854-1944)

Vapur Büfeleri, Şirket-i Hayriye döneminde (1854-1944) 

Boğaziçi, Adalar, Kadıköy seferlerini yapan vapurlarda alkollü içki satışı serbestti. Kurum 1945'te devletleştirilip Türkiye Denizcilik İşletmeleri adını aldıktan sonra da büfelerde içki satılmasına bir süre devam edildi. 

II. Abdülhamit döneminin içki çeşitliliği vapur büfelerine de yansımıştı. Vapur büfelerinde rakı, yerli ve ithal bira türleri, alafranga müşteriler için vermut, viski, brendi ve konyak çeşitleri, hatta Rumlara mahsus reçineli şarap bile bulunurdu. 

Akdeniz ve Ege adalarından Marmaris kayıklarıyla düz rakının, mastikanın ve rabın en âlâsı geliyordu. Rakının okkası, yani 1 kilo 280 gramı üç beş gümüş kuruştu. İki kuruşluğu da vardı, ama tiryakiler rağbet etmezdi. 

Küçük kadehlerle verilen içkiler, çay tabağında sunulan mezelerle birlikte ikram edilirdi; kaşar, Edirne peyniri, sardalye, salamura biber, kalamata zeytin, sucuk, pastırma dilimleri, patlıcan kızartma, ezme, kornişon, sakız leblebisi, badem, füme ringa filetoları... Her kadehten sonra mezeler tazelenirdi. 

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, 21 Ocak 1954 tarihli 20. Asır gazetesinde akşamcıların vapur âlemini şöyle tasvir ediyor: 

"Her vapurun akşam seferlerinde yaşanan bu içki âlemlerinin müdavimleri belliydi. Rumelihisarı'nda oturan gümrükçü filan bey, Büyükdereli Ermeni kuyumcu falan efendi, Tarabyalı Rum komisyoncu daha uzaktan görünüp de köprü dubasına yanaşık vapura adım atar atmaz, lambozdan bunu gözleyen büfeci, buyrun beyim, bu akşam çok taze çinekop kızarttım yahut hoşgeldin falanyan efendi, Sakız'dan öyle bir mastika geldi ki, ağzına layık kabilinden müşterileri piyazlar, vapur Beşiktaş'ı geçip Ortaköy'e dönünce üçüncü kadehler dolmaya başlardı. Yalnız, Dolmabahçe Sarayı'nın önünden geçerken keyif erbabı saygılı bir suskunluğa bürünürdü. Yazın Sarıyer gazinolarından dönen sarhoş müşterileri büfeciler hiç sevmez, bunları atlatmanın bir yolunu mutlaka bulurlardı. İstanbul terbiyesi icabı sarhoşluğunu belli etmek ayıptı. O devirde nara atmak, ona buna balta olmak, cıvıyıp sulanmak âdetinde olanlar kattiyen vapur büfelerine yanaşamazlardı.

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu Eski İstanbul'dan Hatıralar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Rakı Tarihi

Varlık Vergisi 1942-1944

Şair Eşref (Kabrimi kimse ziyaret etmesin)