Şişede durduğu gibi durmaz ki kâfir
Şiirde İçki Şiirimiz biraz da anason kokar. Bunun için içkiden söz edilmesi gerekmez. Ama içkiden özellikle söz edildiği durumlar çoktur. İçkicileri ve şairleri iyi tanıyan bir şair olarak Erdal Alova, İçki ve Türk Şiiri denemesinde şunları yazar: "(...) Hazcı yaşam biçimi olarak içkicilik Nedim'de bütünselliğe varır. Onun yaşama sevinci içinde içkinin tuttuğu yer yüzyıllar öncesinden Yahya Kemal'i, Orhan Veli'yi haber verir. Son Divan şairi olan Yahya Kemal'in içki masasında her zaman, Cânân'ın varlığını hissederiz. Ama bütün Divan şiirinde olduğu gibi, Kemal'in şiirlerinde de adı yoktur Cânân'ın. O, yalnızca şairin mikro-âyininin bir tür sessiz rahibesidir. Aşkla ya da şiirle esrime, Yahya Kemal'in şiirlerinde, klasik şiirin tutarlılığını değişik görüntülerle sürdürür. Orhan Veli'de içki içme eylemi, giderek bir âyin olmaktan çıkar, günlük yaşamın bir parçasına dönüşür. İçkiye benzeyen bir şeyler vardır havada, ya da rakı şişesinde balık olmak ister. İçki içmek, Orhan Veli'de, yürümek, sevişmek, balık tutmak gibi yaşamsal eylemlerden yalnızca birisidir. Ama onun şiirlerinde Cânân, alkol kokusu bürümüş bir düşkırıklığının, bir beklentinin, bir yoksunluğun olmayan oyuncusudur her zaman.
Yahya Kemal'in kuytu bahçesindeki mikro-âyini tamamlayıcı nesne olan içki, Orhan Veli'de bir arkadaşa dönüşür. Onun dünyaya dalgalı bir şişenin arkasından bakışı Metin Eloğlu'nda tam bir kesinlik kazanır:
Şişede durduğu gibi durmaz ki kâfir Tutar insana yaşamayı sevdirir. Eloğlu'nda içki, yaşama güdüsünün temel nesnelerinden biri, zaman zaman ta kendisidir. Bir anlamda, Dionizyak yaşam anlayışına en yakın duran şair diyebiliriz onun için. Onda, her zaman kinik bir bakışın eşlik ettiği yaşama sevinci günlük gelgitlerle birlikte devinir. İçkiyse bu sürekli devinimin itici gücüdür.
Yorumlar
Yorum Gönder